Cem benimle aynı sınıftayken Ertan aynı bölümden başka bir fakültede okuyordu. İlk kez aşıldıktan sonra onlara olan güvenim daha da artmaya başladı. Biraz öyle olmalıydı çünkü hepimiz en basit haliyle oradaydık, yurtdışındaydık.
Cem Ankaralıydı. Orta boylu, hafif göbeği ve biraz koyu kahverengi rengi olan yakışıklı bir çocuktu. Bir sürü kız onun etrafında dolaşıyordu, ama bu teklifleri yavaşça alıyordu. Bu kadar şeytani saçlı olmasının nedeni, biraz yavaşlığı, biraz gizemi olmasıydı, ama en önemlisi, sevimli ve hünerli bir çenesi vardı. O sırada birkaç kadınla birlikte olduğunu ve aralarında evli bir kadın olduğunu belirtti. İlk başta bunun bir atmation olduğunu düşündüm. Hayatında hiç seks yapmayan birinin bu iddiaları ciddiye alması beklenemezdi.
Ertan benimle aynı şehirden, Kırşehir’dendi. Aramızdaki en sessiz adamdı. Uzun boylu, iri yarı bir çocuktu. Bilirsin, bütün bu delilere iyi davrandığını söylerler, Ertan böyleydi. Terbiyeliydi ama karı-kız ilişkileri onu pek ilgilendirmiyordu. “İstanbul beni kesinlikle değiştirecek, o zamana kadar çalışmak zorundayım” diyen tipti. Bu yüzden Cem zaman zaman Ertan’a sataşır, “Seni ancak bir eş değiştirebilir.” Ertan ara sıra da olsa güçlü esprileriyle bizi güldürüyordu. O anda, bu çocuğun bizimle aynı evi paylaşmasının nedenini daha iyi anlayabiliyordum.
Hayat böyle devam etti. Baharın başında bir akşam eve dönerken, bir şeyler almak için yerel markete uğradım. Sokağın hemen başında kafamı döndüren bir olayla karşılaştım. Bakkalın kapısında gördüğüm bir felaketti, kıvırcık kahverengi saçları hafif esintiyle sallanıyordu. Lise üniformalı bu kızın boyuna bakılırsa, onun gerçekten lise öğrencisi olabileceğine hiç inanmamıştım. Yaklaştığımda, bu felaket zamanı markete “İyi akşamlar baba, akşam görüşürüz” diye seslendi. Dükkana girdiğimde kızın babasının bakkalımız Recep Abi olduğunu anladım. Recep ağabey sayesinde evin bakımında ve donatılmasında çok yardımcı oldu. Dükkanı evinin bulunduğu dairenin hemen altındaydı.
“Güle güle Recep abi, o senin kızın mıydı?” Sorulduğunda Recep Abi parlayan gözlerle, “Evet, gördüğün kızımdı” dedi. Adını Gamze olarak öğrendiğim bu kızın henüz 16 yaşında olduğunu öğrendiğimde şok olmuştum.
Eve geldiğimde bütün günümü Gamze’yi düşünerek geçirdim. Aslında, bu düşünceler bütün hafta sürdü. Eğer kızı böyleyse, kendi kendime düşündüm, annesi bile nasıl? Kendi kendime dedim ki, “Hey, bu bizim Recep kardeşimiz, ama bir pilici var.”
O akşam konuyu çocuklarımıza açtım. “Görmeliydin bebeğim” dedim.
Cem: Bariz rüzgar seni devirmeye yetti. Altına alırsan sana ne olacağını kim bilebilir?
Ertan: Olacağı aşikar, yürek burktu…
Herkes gülmeye başladı.
Zaman ilerledikçe beni rahatsız eden tek şeyin Gamze’nin güzelliği ve beni parçalayan seksilik olmadığını fark ettim. Ne de olsa bu kız küçük bir kızdı, peki ya annesi, nasıl bir kadındı. Güzel miydi, çirkin miydi, kızı kadar seksi miydi? Kocasının memnuniyetine ulaşabildi mi? Bu kadın kimdi, kafam karıştı. Bazen bu fikirlerin saçma olduğunu düşündüm ve sanki yaşlı bir kadına, belki de tanımadığım iffetli bir kadına iftira atmış gibi hissettim.
Bu fikirleri içimde tutamamam çok uzun sürmedi. Suçluluk duygusu beni fare gibi kemiriyordu. Bunu en iyi tanıdığım ve bana cevap verebileceğine inandığım tek kişi Cem’e açmaya karar verdim. Erken gelmediği bir akşam elini tuttum ve “Oğlum, sana danışmam gereken bir şey var” dedim.
– Neler oluyor Mehmet? Hasta mısın?
– Hayır oğlum, bazı sorunlar beni rahatsız ediyor.
– Ne oldu, şaşılacak bir şey yok mu?
– Bu da Recep abinin karısı.…
– Eeee?.
-Bu kadını görmedim, ne olduğunu bile bilmiyorum ama kızını gördükten sonra..
-Sanki arzulamaya başlıyorum!
Cem’in gülmeye başladığı yer orasıydı.
-Evlat, kendini suçlu hissetme, bir kadını arzulamak sorun değil. Garip olan şu ki, pilici daha görmedin bile.
-Peki ya Cem kadını kendi yolundan değilse?
-Belki öyledir ama karısıyla yattın mı?
– hayır!
-O zaman bekleyelim ve ne olacağını görelim…
-Nasıl yani?
-Belki beklediğinden daha garip bir şey çıkar, piliç.
Günler böyle geçti. Bir akşam evde çay içmeye karar verdik. Cem ve ben birlikte, karşımızdaki Recep marketine gidelim dedik. Ancak geç olduğu için Recep ağabey dükkanı kapatmıştı. Tam ne yapacağımızı düşünürken, Cem;
“Recep kardeşlere gidelim, onlardan şeker isteyelim” dedi.
-Oğlum boşver dediğinde onu bulacağız, Cem;
-Tanıdığımız tek kişi Recep abi, tam şurada. “Gel, bize biraz şeker verecek” dedi.
“Geç oldu, zahmet etme” dememe rağmen Cem beni kolumdan tutup daireye aldı. Ne yalan ama, Recep’in kapısını çaldığımızda biraz heyecanlanmıştım. Biz Recep abinin kapıyı açmasını beklerken, rüyamda gördüğüm kadın kapıyı açtı. İ;
-Biz karşı dairede yaşayan öğrenciyiz, Recep abi yok muydu? Bu harika yüzlü, yeşil gözlü kadın, lila başörtüsüyle güneş gibi parlıyor;
– Hayır, kahveye gitti. Ne istiyordun? Söyledi.
-Cem, şekersiz çayımız için bir kase şeker isteyecektik. Paramız yok, Recep kardeşten başkasını tanımıyoruz… dedi.
Gülümseyen kadın;
Dedi ki, “Önemli değil canım.
O anda bu kadının kızından daha dolgun bir vücudu olduğunu fark ettim, Afrodit heykeli gibi. Merak etmediğim boşuna değildi, bu kadın kızından bile daha güzeldi. Kadın, bir kapta toz şekerle alüminyum folyoya sarılmış küçük bir pakette getirdi.
-Turta yaptım, lütfen bunu da al. Konteynırı istediğin zaman getirebileceğini söyledi.
Ona teşekkür edip gittiğimizde kendimi garip hissettim. Bu kadının sesi bile o kadar puslu ve tatlıydı ki cennette olduğumu sandım. Cem bana dönüyor;
-Bir oğlum var, bu hatun düşündüğünden daha deli. Ne kadar seksi olduğunu söyledi. Sonra devam ediyor;
-Haklıydın Mehmet! Bu kadın kapalı olabilir ama hayatımdaki hiçbir kadının beni bu şekilde etkilediğini bilmiyorum.
Ertesi gün kaseyi vermek için Recep Abi’ye gittim. Resepsiyonist;
-Gel Mehmet. Akşam geldin, dedi Yasemin, dedi kız kardeşin.
Demek o harika kadının adı Yasemin’di. Adı ona çok yakışıyordu. Şıktı, güzeldi ve sana söyleyeyim, çok seksiydi.
-Yokluğunuz sayesinde Recep abi, teyze bize şeker verdi ve konu konteynere gelince Recep abi güldü;
-Teyze değil, oğlum daha 37 yaşında. Belki benim yaşıma bakıyorsun dedi ama ben 55 yaşındayım. “Yasemin’e kardeş demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.”
-Geç mi evlendin? dediğinde
-Ya daha önce başka bir evliliğim olsaydı, ayrılsaydık, sonra küçük kız kardeşimin yakın arkadaşı olan bu kızla karşılaşıp evlenseydik. dedi. Bu dünyalar güzeli kadının kendisinden neredeyse 20 yaş büyük olan bu adamla nasıl evlendiğine şaşırdım.
-Onunla kız kardeşim liseye giderken tanıştım. Sonra, birkaç yıl içinde evlilik teklifimi kabul etti, dedi. Sırıtıyorum;
-Sen de biraz değildin, Recep abi dediğinde, o da
-Çok mu çirkinim? Ayrıca bana biraz yapması gerektiğini söyledi.
Bu son sözle kafam biraz karışmış olsa da, pek umursamadım, oradan ayrıldım. Yasemin hanımın bu konuşmasından hem ben hem de Cem çok etkilendik. Ertan bizimle dalga geçiyordu.
Bir hafta sonu gecesi birlikte porno izlemeye karar verdik. Filmde porno yıldızı Hannah Hilton inliyor ve iki adam arasında sarışın gibi sikişiyordu. Sessiz dediğimiz Ertan
-Hey, karısının ağzı boştu. Cem;
-Amcaların sinek yarağı kadar kalın dediğinde Ertan;
-Tamam, açalım ve aletlerimizi görelim. Birbirimizden bir sırrımız var mı? Söyledi.
Herkes sikini çıkarmıştı. Gerçekten de, Ertan’ın aleti filmdeki adamlardan daha aşağı değildi. Başı koyu mor bir havuç kadar kalındı. Cem’inki ondan daha inceydi ama birkaç santim daha uzundu. Benimki normal boyuttaydı. Ama hafif kavisli sikimin başı da onlardan aşağı değildi. Herkes yanlamasına birbirlerinin yaraklarına bakıyordu. Yine Ertan;
-Peki ya hepimiz iyiyiz. Dedi ki, ‘Bu eş gibi bir eşimiz olsun, hepimiz bir grup kurarız ve onun amını, kıçını ve ağzını doldururuz. Hepimiz güldük. Cem Ertan’a Dönüyoruz;
-Şimdi o sikin üstünde kim olmak istersin? sordu.
-Sınıfta Elmas adında bir kız var. Dedi ki, “O kaltak beni büyük kıçını sallayarak, ona bir bölünme vererek ve gülerek heyecanlandırıyor, ama tüm ihtişamını burada alırdım” dedi.
Sam sonra bana döndü.
-Ya sen? Söyledi.
-Bilirsin, Yasemin hanım. İkimiz de bitene kadar onu altıma alıp sikerdim. Sonra Cem’e döndüm.